Navigasyon |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Böbrek Nakli
 |
Genel Bilgiler
Böbrek nakli ( transplantasyon ), son dönem böbrek yetersizliğinin en başarılı tedavi şeklidir. Böbrek nakli için gereken böbrek 2 kaynaktan sağlanabilir.
- Canlı vericiden
- Kadavradan.
|

Bugün Dünya Böbrek Günü!
Bir diyaliz hastasının ABD’de yıllık tedavi giderinin 51 bin dolar. 2001-2010 yılları arasında böbrek hastalıklarının tedavi harcamaları toplamının ise 1,1 trilyon doları bulacağı hesaplanıyor...
8 Mart 2007 Perşembe
Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr.
Sebahattin Aydın, Türkiye’de böbrek hastalarının hemodiyaliz ihtiyacının karşıladığını, ancak böbrek nakli konusunda atılması gereken çok adım bulunduğunu kaydetti.
Türk Nefroloji Derneği, Türk Böbrek Vakfı (TBV) ve Eczacıbaşı Topluluğu tarafından Türk Böbrek Vakfı Ahmet Ermiş Hastanesinde düzenlenen "8 Mart Dünya
Böbrek Günü" panelinde konuşan Prof. Dr. Sebahattin Aydın, Dünya Böbrek Günü olarak bir günün belirlenmesinin böbrek sağlığına dikkat çekmeyi amaçladığını bildirdi.
Türkiye’de, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere böbrek sağlığı konusunda sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin büyük çabalar harcadığına işaret eden Prof. Dr. Aydın, Türkiye’de böbrek hastalarının hemodiyaliz ihtiyacının karşılanabilmesinin sevindirici bir durum olduğunu, ancak böbrek transplantasyonu
bekleyen 10 bini aşkın hastaya böbrek nakli yapılabilmesi konusunda atılması gereken daha çok adım olduğunu vurguladı.
Böbrek hastalıkları konusunda koruyucu sağlık hizmetlerinin büyük önem taşıdığını da belirten Prof. Dr. Aydın, "Yapılan araştırmalara göre dünyada 2015 yılında kronik böbrek ve kalp hastalıklarından ölen kişi sayısının 36 milyon olacağı tahmin ediliyor. Bu makus talihi önlemek için yapılacak çalışmalar büyük
önem taşıyor" dedi.
Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Öner Odabaş da çağımızda enfeksiyon hastalıkların yerini kronik hastalıkların almaya başladığını belirterek, yapılan araştırmaların gelecek 10 yılda enfeksiyon hastalıklarından ölümlerin yüzde 3 azalacağını, kronik hastalıklardan ölümlerin ise yüzde 17
artacağını gösterdiğini kaydetti.
Böbrek rahatsızlıklarının kronik bir hal almadan başlangıcında önlenmesinin önemine işaret eden Doç. Dr. Odabaş, bu açıdan koruyucu sağlık hizmetlerinin büyük önem taşıdığını bildirdi. Doç. Dr. Odabaş, kronik böbrek hastalığının artık bir halk sağlığı problemi olarak görülmeye başlandığını da belirtti.
Hastalık görülme sıklığı
Yapılan istatistiklerin her 10 kişiden birinde böbrek rahatsızlığı bulunduğunu gösterdiğini kaydeden Doç. Dr. Odabaş, "Böbrek rahatsızlığı görülme sıklığı fazla, ancak tedavi edilebilir bir hastalık. Erken tanı, yaşam tarzı değişikliği ve agresif kan basıncının kontrolü büyük önem taşıyor" dedi.
Doç. Dr. Odabaş, Türkiye’de 2002 yılında 423 olan diyaliz merkezi sayısının 2007 yılında 667’ye yükseldiğini, 2002 yılında 5 bin 199 olan diyaliz cihazı sayısının bugün 9 bin 48 olduğunu da kaydetti. 2002 yılında 22 bin 347 olan hasta sayısının 2007’de 33 bin 241’e yükseldiğini kaydeden Doç. Dr. Odabaş, periton diyaliz hasta sayısının da 5 bin civarında olduğunu bildirdi.
Böbrek hastalarına hizmet veren personel sayısının 5 yılda yaklaşık 2 kat arttığına da işaret eden Doç. Dr. Odabaş, "Ülkemizde diyaliz hizmeti sunumunda gerek cihaz, gerek kurulu merkez, gerek personel sayısı olarak eksiklik söz konusu değil. Ancak bütün bu çalışmalar hastalığın tedavi edilmesi içindir. Oysa asıl amaç insan sağlığının korunması olmalıdır" dedi.
Doç. Dr. Öner Odabaş, organ nakli konusunda Türkiye’nin dünyadaki yerinin iyi durumda olmadığına da dikkat çekerek, "Kadavradan organ nakli Avrupa ortalaması bir milyonda 20-25 iken Türkiye’de bu rakam sadece 2,2" diye konuştu.
Yıllık diyaliz masrafı
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İstanbul Tıp Fakültesi Nefroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever de böbrek rahatsızlığının zaman, diyet kısıtlaması, iş kaybı, ekonomik, psikolojik sorunlar, ölüm korkusu, seksüel
sorunlar ve güven sorunu gibi birçok probleme neden olduğunu belirterek, en fazla boşanmanın böbrek hastalarında görüldüğünü kaydetti.
Prof. Dr. Sever, bir diyaliz hastasının ABD’de yıllık tedavi giderinin 51 bin dolar olduğunu da belirterek, yapılan bir araştırmaya göre 2001-2010 yılları arasında böbrek hastalıklarının tedavi ve böbrek nakli harcamalarının toplamının 1,1 trilyon doları bulacağının hesaplandığını söyledi.
Diyaliz hastalarının sayısının dünyada hızla arttığını da ifade eden Prof. Dr. Sever, "Diyabet ve hipertansiyonun etkin tedavisi, böbrek hastalıklarının önlenmesinde büyük önem taşıyor" dedi.
Prof. Dr. Sever, doğuştan zorunlu organ bağışını öngören uygulamanın Avusturya, Belçika ve Yunanistan gibi bazı ülkelerde uygulandığını da hatırlatarak, bu uygulamanın sanıldığının aksine çok iyi sonuçlar vermediğini, bu konuda gönüllülük uygulamasının daha doğru olduğunu da kaydetti.
TBV Başkanı Timur Erk de vakfın çalışmaları hakkında bilgi vererek, Türkiye genelinde vakıf olarak 650 hastaya 80 bin seans hizmet verdiklerini, gelirlerinin yüzde 18’ini de bedelsiz hizmete ayırdıklarını söyledi.
Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı da böbrek rahatsızlığının, her 10 kişiden birinde görülen ve insanların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilen bir sağlık sorunu olduğunu hatırlatarak, Eczacıbaşı Topluluğu olarak sosyal sorumlulukları gereği bu konuya büyük önem verdiklerini
bildirdi.
Konuşmaların ardından TBV Başkanı Erk, böbrek hastalığıyla mücadele konusundaki katkıları nedeniyle Bülent Eczacıbaşı’na bir plaket verdi.
İç Hastalıkları Anabilim Dalı, 1985 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Kurucu Dekanı olan Prof. Dr. Ali Ertuğrul tarafından kurulmuştur, 1987 yılına kadar o zaman doçent olan Prof Dr Nefise Barlas Ulusoy tarafından yürütülen Anabilim Dalı Başkanlığını daha sonra sırasıyla, Prof Dr Tevfik Akoğlu (1987-1989), Prof Dr Emel Akoğlu(1989-1999), Prof Dr Volkan Korten (1999-2001), 2001-2006 Prof. Dr. Sema Akalın ve 2006 yılından beri de Anabilim dalı Başkanlığı görevi Prof. Dr. Çetin Özener tarafından yürütülmektedir. İç Hastalıkları Anabilim Dalı kapsamında 6 adet bilim dalı mevcuttur. Kuruluşunda , İç Hastalıkları Anabilim Dalı bünyesinde bulunan Kardiyoloji, Göğüs Hastalıkları ve İnfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalları, yönetmelik gereğince ayrı birer Anabilim Dalı kimliği kazanmış olmakla birlikte, İç Hastalıkları’na ilişkin mezuniyet öncesi ve mezuniyet sonrası tüm eğitsel faaliyetler ve serviste hasta izlemi ortak olarak yürütülmektedir. İç hastalıkları Servisinde toplam 40 yatak bulunmakta ve bu yataklar yukarıda adı geçen bölümler tarafından müşterek kullanılmaktadır. 1990 yılında kurulan Dahiliye Yoğun Bakım ünitesi de 2003 tarihinden itibaren yan dal uzmanlığı da veren bir bilim dalı olmuş ve halen 7 yatağı ile İç Hastalıkları ve Göğüs hastalıkları Anabilim Dallarının sorumluluğundadır. Halen Hematoloji Bilim dalının sorumluluğunda olan Kemik İliği Nakli Ünitesi ise 1989’da kurulmuştur.
İç Hastalıkları servisine ve Dahiliye yoğun Bakım Ünitesine yıllık ortalama 1500 hasta yatırılarak hastalıklarının teşhis ve tedavisi gerçekleştirlmektedir. Bilim Dallarının ayrı ayrı verdikleri poliklinik hizmetlerinin yanı sıra bir de Genel Dahiliye polikliniği bulunmaktadır
Tıp Lisans Eğitimi: Dönem IV ve dönem VI öğrencileri 10 haftalık ve 8 haftalık eğitim görmektedirler. Dönem IV teorik ders bölümünde en önemli ve en sık görülen genel ve yan dal iç hastalıkları konuları işlenmektedir. Pratik çalışmalar yataklı servis ve poliklinik bölümlerinde yapılmaktadır.
Lisansüstü Eğitim: İç Hastalıkları uzmanlık programı 5 yıl sürmektedir. İlk 2 yıl boyunca asistanlar serviste ve genel polikliniklerde temel eğitimi almaktadırlar. Kalan süre boyunca yan dallarda rotasyon yapılmaktadır. Hafta içi her gün toplantılar düzenlenip vaka sunumu, makale kulübü, mortalite ve radyoloji toplantıları, seminer ve araştırma faaliyetleri ele alınmaktadır. Tıp Fakültesi tarafından hazırlanan mezuniyet sonrası eğitim programı dahilinde asistanlar istatistik ve deneysel hayvan çalışması eğitimi de almaktadır.
Telefon: 0216 327 10 10-166 Türkiye Nefroloji Derneği Mehmet Şükrü Sever böbrek yetmezliği Antalya Nefroloji Hipertansiyon Diyaliz Transplantasyon
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı
Tel: 0216 327 10 10 / 272
Faks: 0216 428 0013
Email:
endokrin@marmara.edu.tr
Marmara_endokrin@yahoo.com
Akademik Kadro
Prof. Dr. Sema AKALIN, Bilim Dalı Başkanı
Doçent Dr. Dilek YAVUZ
Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan DEYNELİ
Uzm.Dr.Hasan AYDIN
Yan Dal İhtisası
Uzm. Dr. Özlem TARÇIN
Uzm. Dr. Dilek YAZICI
Uzm. Dr. Seda SANCAK
Endokrinoloji ve Metab. Hast. Kliniği Başhemşiresi
Sevim ÖZCAN Endokrinoloji Hemşiresi
Genel Bilgiler
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı 1995 yılından beri faaliyet göstermektedir. Marmara Üniversitesi Hastanesi bünyesi içinde diabetes mellitus, hiperlipidemi, obezite, osteoporoz, tiroid ve paratiroid bezi hastalıkları, hipofiz ve hipotalamus hastalıkları, adrenal bez hastalıkları ve diğer endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları olan hastalar polikliniğimizde ayaktan veya dahiliye servisimizde yatırılarak tetkik ve tedavi edilmektedir. Diabetes mellitus tedavisinin önemli bir parçası olan hasta eğitimlerimiz kliniğimiz bünyesi içinde endokrin klinik hemşiresi ve doktorları tarafından bireysel olarak gerçekleştirilmektedir.
2003 yılında Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı bünyesinde açılan araştırma laboratuarında PCR yöntemi ile genetik polimorfizmler araştırılmaktadır. Başlıca çalışma alanları Vitamin D reseptör geni, estrojen reseptör geni ve paraoksonaz geni polimorfizmleridir.Ayrıca paraoksonaz aktivitesi, oksidatif stres parametreleri spektrofotometrik yöntemle ölçülmektedir. Araştırma laboratuarında yapılan çalışmalar TÜBİTAK, Marmara Üniv. Bilimsel Araştırmalar Fonu, Türkiye Diyabet Vakfı tarafından desteklenmektedir.
Bölümümüzün ana çalışma konularından bir tanesi de endotel fonksiyonudur. Endotel fonksiyonu doppler ultrasonografisi ile brakial arterden iskemiye karşı oluşan vazodilatör yanıta göre değerlendirilmektedir.
İnsülin direnci bölümümüzün diğer araştırma konularından birisidir. Oral glukoz toleransına dayalı yöntemlerle ve öglisemik hiperinsülinemik klemp yöntemleriyle değerlendirilmektedir.
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji-İmmunoloji Bilim Dalı
Hematoloji Departman
Tel: 0216 327 10 10 / 160
Tel/Faks: 0216 326 62 40
Hematoloji-İmmunoloji Laboratuarı
Tel: 0216 327 10 10 / 204
Tel/Faks: 0216 327 54 15
Kemik İliği Transplantasyon Ünitesi
Tel: 0216 327 10 10 / 276
Kan Bankası
Tel: 0216 327 10 10/ 290- 279
Tel/Faks: 0216 365 59 33
Email: hematoloji@marmara.edu.tr
Akademik Kadro
Prof. Dr. Mahmut BAYIK, Bilim Dalı Başkanı
Prof. Dr. Tülin FIRATLI TUĞLULAR
Doçent Dr. Emel DEMİRALP (Hematoloji-İmmunoloji Laboratuvar Sorumlusu)
Doçent. Dr. Mustafa ÇETİNER
Öğr. Gör. Dr. Cafer ADIGÜZEL
Uzm. Dr. Işık KAYGUSUZ
Dr.Anne-Marie Maurer(Araştırıcı)
Yan Dal İhtisası
Uzm. Dr. Figen NOYAN
Uzm. Dr. Elif BİRTAŞ ATEŞOĞLU
Uzm. Dr. Ant UZAY
Kemik İliği Transplantasyon Ünitesi Başhemşiresi
Seçkin ERDAL
Kan Bankası Başhemşiresi
Meltem Eren
Genel Bilgiler
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji-İmmunoloji Bilim Dalı 1983 yılından beri faaliyet göstermektedir. Marmara Üniversitesi Hastanesi bünyesinde bulunan polikliniğimizde, Anemiler, Akut ve Kronik Lösemiler, Hodgkin ve Hodgkin dışı Lenfomalar, Kanamaya eğilim yaratan hastalıklar, Ven ve arterlerde tıkanma yaratan hastalıklar ayaktan veya yatırılarak tetkik ve tedavi edilmektedir. Lösemi ve lenfomalarda kemoterapiler sonrasında hastalığı tekrar edenler veya tekrar etme olasılığı yüksek olanlar, hastalık davranışına veya dokusu uygun kardeş varlığına göre, otolog veya kardeşten kemik iliği transplantasyonu Kemik iliği transplantasyon ünitesinde yapılmaktadır.
Hematoloji-immunoloji laboratuarında alınan kemik iliği ve periferik kan örneklerinden yaymalar değerlendirilmekte, akım sitometri cihazı ile immun fenotiplendirmeler yapılmakta ve light scatter ile PCR yöntemi ile translokasyonlar bakılmaktadır. Trombosit fonksiyon testleri, doku grubu tiplendirmeleri, romatolojik ve immunolojik testler, hücre kültürleri hem rutin uygulamalar için hem de araştırma amaçlı yapılmaktadır.
Kan bankası hastanemiz eritrosit, trombosit ve plazma ihtiyacının sağlanmasının yanında kan bankacılığı eğitimi yönünden de bir merkezdir. Aynı zamanda periferik kök hücre toplanması ve saklanması yapılmaktadır.
Başlıca çalışma alanları Lösemiler, Lenfomalar, kemik iliği transplantasyonu , trombosit hastalıkları ve aferez uygulamalarıdır. Flow Sitometri, hücre kültürü ve trombosit agregometre cihazının ağrılıklı olarak kullanıldığı çalışmalarımız Hematoloji-İmmunoloji laboratuvarında yürütülmekte ve yapılan çalışmalar TÜBİTAK, Marmara Üniv. Bilimsel Araştırmalar Fonu, tarafından desteklenmektedir.
Klinigimizde ayrıca kronik miyeloid lösemi, foliküler lenfoma, multipl miyeloma ve kronik idiopatik trombositopenik purpura hastalarında uluslararası çalışmalar yürütülmektedir.@@START_COMMENT bitti @@END_COMMENT@@START_COMMENT başladı @@END_COMMENT
Marmara Universitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı
Bilim Dalı Başkanı: Emel Akoğlu
Akademik Kadro:
Prof Dr. Emel Akoğlu
Prof Dr Çetin Özener
Doç Dr Serhan Tuğlular
Doç Dr Mehmet Koç
Yan Dal Uzmanları:
Uzm Dr İ.Hakkı Arıkan, Nefrolog
Yan Dal Uzmanlık Öğrencileri:
Uzm Dr. Zehra Eren
Uzm Dr. Beyza Macunluoglu
Uzm Dr. Aydın Atakan
İletişim Bilgileri:
Telefon:
+90 216- 327 10 10 (253) (581)-(422)- (445)
+90 216- 325 62 59
Faks: +90 216 326 22 51
E-posta:
Emel Akoğlu MD : eakoglu@marmara.edu.tr
İ. Çetin Özener MD : cozener@supperonline.com
an Tuğlular MD : serhantuglular@yahoo.com
Mehmet Koç MD : mkoc@marmara.edu.tr
Hakkı Arıkan MD : ihakkiarikan@yahoo.com
Zehra Eren MD: zeheren@hotmail.com
Beyza Macunluoglu MD: beyzamacunlu@ hotmail.com
Aydın Atakan MD: mdatakan@hotmail.com
Genel Bilgiler
Nefroloji Bilim Dalı, İç hastalıkları ABD’na bağlı olup, 1984’te Tıp Fakültesinin kuruluşundan beri, giderek artan donanımı, kadrosu ve hastalarıyla hizmet vermektedir. Bölümümüz, Prof Dr Emel Akoğlu’nun başkanlığında kurulduğundan beri başlıca üç alanda hizmet vermektedir: Klinik , araştırma ve eğitim.
Klinik faaliyetler
İç Hastalıkları servisinin bir parçası olmak ve poliklinik hizmetlerinin yanısıra , hemodiyaliz, periton diyalizi ve transplantasyon unitesi Nefroloji Bilim Dalının sorumluluğu altındadır.
Hemodiyaliz Ünitesi:
1987’de Prof Dr Emel Akoğlu tarafından sadece bir diyaliz hemşiresi ve bir teknisyen ve dört diyaliz makinası ile kurulan Hemodiyaliz unitesi, bugünkü modern donanımına, hasta yakınları, Sayın Kadir Has ve diğer hayırseverlerin bağışları ve nefroloji bilim dalı üyelerinin enerjik çabalarıyla 1997’de ulaşmıştır. Halen 17 yüksek kaliteli modern hemodiyaliz cihazı ; nazik ve şefkatli çalışanlarıyla gece ve gündüz hizmet vermektedir.
Periton Diyalizi
Periton Diyaliz Unitesi 1994’te Prof Dr Çetin Özener tarafından bir hemşire ve tek hastayla kurulmuştur. İki yıl içinde hasta kapasitesiyle Türkiye’deki en büyük periton diyalizi ünitesi konumuna ulaşmıştır. Halen Eczacıbaşı-Baxter’in 1998’de donanımını sağladığı ünitede polklinik,hasta eğitimi ve periton diyaliz hemşiresi eğitim hizmetleri sürdürülmektedir.
Transplantasyon
Böbrek nakli ilk defa 1989’da Üroloji ve Genel Cerrahi ABD’ları ile işbirliği içinde başlatılmıştır.Böbrek nakli faaliyetleri, hem kadavra hem de canlı akraba vericiden olmak üzere sürdürülmektedir. Poliklinik takibimizde halen izlemde olan 97 hastamız vardır.
Diğer Poliklinik izlemleri
Yukarıda belirtilen üç ünite dışında, genel nefroloji, glomerulonefrit, diyabetik nefropati, hipertansiyon ve multidisipliner bir yaklaşımla romatoloji bilimdalı ile ortak yürütülen vaskülit polikliniklerinde hizmet verilmektedir. Tüm poliklinik hizmetleri randevulu olarak yürütülmektedir.
Eğitim Faaliyetleri
Mezuniyet Öncesi
Nefroloji Bilim Dalı, Tıp öğrencilerinin eğitimine, üçüncü ve dördüncü yıllarda klinik nefroloji eğitimi ile katılmaktadır.
Mezuniyet Sonrası
İç Hastalıkları Uzmanlık Eğitimi
İç Hastalıkları uzmanlık eğitimi içinde toplam üç aylık nefroloji rotasyonu yapılmaktadır. Bu süre içinde klinik nefroloji ve renal replasman tedavileri ile ilgili kuramsal ve uygulamalı eğitim verilmektedir.
Nefroloji Yan Dal Uzmanlık Eğitimi
Nefroloji Yan Dal uzmanlık eğitim programı üç yıldır. Bu süre içinde Hemodiyaliz, Periton Diyalizi, Transplantasyon ve Klinik nefrolojinin tüm dallarını kapsayacak şekilde kuramsal ve uygulamalı eğitim verilmektedir. Yandal uzmanlık öğrencilerinin ilgi duydukları alanda araştırma yapmaları özellikle deneysel çalışmaları desteklenmektedir. Oldukça aktif bir eğitim süreci kapsamında düzenli eğitim seminerleri ve makale klüpleri de bulunmaktadır.
Hemodiyaliz Eğitim Programı
Hemodiyaliz ünitesi, Sağlık Bakanlığı tarafından, diyaliz doktor ve hemşire eğitimi için onaylanmış, başlıca hemodiyaliz eğitim merkezlerinden biridir.
Araştırma Alanları:
Temel Bilimler
- Farelerde deneysel nefrotoksisite modelleri
- Deneysel fare modellerinde kalsinörin inhibitörlerinin nefrotoksik etkilerinin önlenmesi
- Son dönem Böbrek yetersizliğinde aterosklerozun patogenezi
- Deneysel modellerde yeni periton diyaliz solüsyonlarının periton membranı fonksiyonlarına etkisi
Klinik Bilimler
- Son dönem böbrek yetersizliği hastalarında kardiyovasküler risk faktörlerinin önlenmesi
- Glomerulonefritlerde yeni immnusupresif tedaviler
- Kronik allograft nefropatisinin önlenmesinde yeni yaklaşımlar
- Sekonder amiloidozda yeni tedaviler
Böbrek Hastalıkları ile İlgili Kuruluşlara Üyelikler
- Türk Nefroloji Derneği
- Avrupa Diyaliz ve Transplantayon Derneği (EDTA)
- Uluslararası Nefroloji Derneği (ISN)
Ana Yayınlar:
- E.Avşar, C. Kalaycı, N. Tözün, Ç. Özener, E. Akoğlu, R. Lawrence, M. Avşar, M. Caner A, B.Çırakoğlu Comparison of Anti-HCV and HCV- RNA in Chronic Heamodialysis Patients in Turkey Gut. supplement 1995 : 37 :2, A 239,
- T. Akpolat, N. Arık, M. Günaydın, C. Utaş, K. Dilek, Ş. Çağlar, F. Candan, G. Süleymanlar, S. Paydaş, S. Şen, S. Kürşat, M. Yeksan, E. Akoğlu, M. Boran, T. Arınsoy Prevalance of antı-HCV among haemodialysis patients in Turkey: a multicenter study Nephrology. Dial. Transplant. 1995: 10:,479-480,
- T İspir, H. Yılmaz,A. Bihorac, E. Akoğlu Mıld to moderate hypertensıon and Apolıpoproteın E gene polymorphısm. American Journal of Hypertension. 1997: 10; 827-828,
- M. Çolakoğlu, M. Yenicesu, T.Akpolat, A. Vural, C. Utaş, T. Arınsoy, Ş. Sindel, E. Akoğlu, Ü. Yasavul, Ç. Turgan, Ş, Çağlar . Nonrelated living -Donor kidney Transplantation. Medical and Ethical Aspects. Nephron. 1998: 79; 447-451,
- H Tezcan, A Bihorac, E. Akoğlu, A Oktay. Associatıon between left atrial enlargement and target organ damage in essential hypertensıon. American J of Hypertensıon 1998: 11: 732-735,.
- Ç. Özener, A. S. Fak, E. Avşar, S. Çınar, R. Lawrance, E. Akoğlu. The effect of alpha interferon therapy and short-interval intradermal administration on response to hepatitis B vaccine in hemodialysis patients. Nephrol Dial Transplant. 1999: 14, 1339--1340 ,
- Bihorac A, Tezcan H, Özener Ç, Oktay A, Akoğlu E. Association between salt sensitivity and target organ damage in essential hypertension. Americal J of Hypertension. 2000: 13; 864-872,
- M. Ş. Sever, E. Erek, R. Vanholder, E. Akoğlu, M. Yavuz, H. Ergin, M. Tekçe, D. Korular, M. Y. Tülbek, K. Keven, B. V. Vlem, N. Lameire.The Marmara earthquake: epidemiological analysis of the victims with nephrological problems. . Kidney İnternational.60 (2001) 1114-1123
- E. Erek , M.Ş. Sever, K. Serdengeçti, R. Vanholder, E. Akoğlu, M. Yavuz, H. Ergin , M. Tekçe ,N. Duman. N. Lameire An overview of morbidity and mortality in pateints with acute renal failure deu to crush syndrome : Marmara earthquake experience . . and Turkish Study Group of Disaster. Nephrol Dial. Transplantion. 2002 : 17; 33-40,
- Mehmet Koç, Ahmet Toprak, I . Çetin ÖZENER, Azra Bihorac, Hakan Tezcan, Ali Serdar Fak, Emel Akoğlu. QT Dispersion in Ranel Transplant Recipients. Nephron 2002, 91:250-254
- G Kantarcı, R. Vanholder, S. Tuğlular, H. Akın, Ç. Özener , E. Akoğlu Acute Renal Failure Due to Crush Syndrome During Marmara Earthquake : AJKD 2002 ; Vol 40. 4 , 682-689
- Mehmet Koç, Ahmet Toprak, Hakan Tezcan, Azra Bihorac, Emel Akoğlu and Ishak Çetin Özener. Uncontrolled hypertension due volume overload contributes to higher left ventriculer mass index in CAPD patients Nephrol Dial Transplant (2002)17:1661-1666
- M. Koç, S. Tuglular, H. Arıkan, C. Özener, and E. Akoglu Alendronate Increases Bone Mineral Densty in Long-Term Renal Transplant Recipients Transplantation proceedings, (2002) 34,211- 2113
- M.S. Sever, E.Erek, R. Vanholder, E. Akoglu, M. Yavuz, H. Ergin, F. Türkmen, D. Korular, M. Yenicesu, D. Erbilgin, H. Hoeben and N. Lameire Clinical findings in the renal victims of a catastrophic disaster: The Marmara earthquake. Nephrology Dialiysis Transplantation (2002 )17: 1942-1949
- S. Tuglular, F. Yacinkaya, S. Paydas, A. Oner, C. Utas, S. Bozfakioglu, R. Ataman, T. Akpolat, E. Ok, S. Sen, R. Düsünsel, R. Evrenkaya and E. Akoglu A retrospective analysis for aetiology and clinical findings of 287 secondary amyloidosis cases in Turke Nephrology Dialiysis Transplantation ( 2002 ) 17: 2003-2005
- A. Toprak , M . Koç, H.Tezcan , IÇ Özener, A. Oktay , E. Akoğlu .Night -time blood pressure load is associated with higher left ventricular mass index in renal transplant recipients. J of Human Hypertension . ( 2003 ) 17; 239-244
- S. Tuglular, D. Gögas- Yavuz, F. Cakalagaoglu, L. Çıtak, H. Kocak, Ç. Özener, E. Akoglu , The Influence of Quınaprıl on The Expressıon of BMP-7 IN The Rat Model of Chronic Cyclosporin-A Induced Nephrotoxicity Suplement to Experimental and Clınical Transplantation June 25,2003 Volume: 1 Number:1
- D. Gogas- Yavuz, S. Tuglular, H. Kocak, A. Atakan, Ç. Özener, E. Akoglu , S. Akalın, ACE Inhıbıtıon And Calcium Channel Blockage Improves Cyclosporıne Induced Glucose Intolerance ın Rats Suplement to Experimental and Clınical Transplantation , Marmara University, İstanbul, Turkey, June 25,2003 Volume: 1 Number: 1
- Tuğlular, S, Berthoux P, Berthoux F.Polymorphisms of the tumor necrosis factor a gene at position –308 and TNFd micdosatellite in primary IgA nephropathy. Neprology Dialysis Transplantation: 18,724-731, 2003
- Ahmet Toprak , Mehmet Koç , Hakan Tezcan, Ishak Çetin Özener , Emel Akoğlu and Ahmet Oktay İnferior vena cava diameter determines left ventricular geometry in continuous ambulatory peritoneal dialysis patients: an echocardiographic study. Nephrol Dial Transplant (2003) 18:228-2133
- Ekrem Erek, Mehmet Şükrü Sever, Emel Akoğlu, Muzaffer Sarıyar, Semra Bozfakioğlu, Süheyla Apaydın, Rezzan Ataman, Nedim Sarsmaz, Mehmet Rıza Altıparmak, Nurhan Seyyahı and Kamil Serdengeçti Cost of renal replacement thrapy in Turkey Nephrology 2004; 9,33-38
- Koc M, Richards HB, Bihorac A, Ross EA, Schold JD, Segal MS. Circulating endothelial cells are associated with future vascular events in hemodialysis patients. Kidney Int. 2005 Mar;67(3):1078-83.
- Butler JM, Guthrie SM, Koc M, Afzal A, Caballero S, Brooks HL, Mames RN, Segal MS, Grant MB, Scott EW. SDF-1 is both necessary and sufficient to promote proliferative retinopathy.J Clin Invest. 2005 Jan;115(1):86-93.
- Koc M, Bihorac A, Segal MS. Circulating endothelial cells as potential markers of the state of the endothelium in hemodialysis patients. Am J Kidney Dis. 2003 Oct;42(4):704-12.
- Segal MS, Bihorac A, Koc M. Circulating endothelial cells: tea leaves for renal disease. Am J Physiol Renal Physiol. 2002 Jul;283(1):
- Yavuz D, Koc M, Toprak A, Akpinar I, Velioglu A, Deyneli O, Haklar G, Akalin S. Effects of ACE inhibition and AT1-receptor antagonism on endothelial function and insulin sensitivity in essential hypertensive patients.J Renin Angiotensin Aldosterone Syst. 2003 Sep;4(3):197-203.
- Toprak A, Koc M, Tezcan H, Ozener IC, Akoglu E, Oktay A. Related Articles, Links Inferior vena cava diameter determines left ventricular geometry in continuous ambulatory peritoneal dialysis patients: an echocardiographic study.Nephrol Dial Transplant. 2003 Oct;18(10):2128-33.
- Akpolat T, Dilek M, Yavuz M, Utaş Ç, Özener Ç, Karayaylali I, Yılmaz E, Ersoy F, Related Artcles, links Camsari T, Ataman R, Bozfakioğlu S, Akçiçek F, Ateş K, Arinsoy Low seroconversion rates in CAPD patients compared to hemodialysis patients: potential advantages for transplant candidates. T: Perit Dial Int. 2002 Jul – Aug ; 22 (4): 250 – 3
- Taşkapan H, Özener Ç, Ateş K, Akçiçek F, Yavuz M, Yılmaz M. E, Ataman R, Bozfakioğlu S, Çamsarı T, Ersoy F, Karayaylalı I, Akpolat T, Utaş The Rate, risk factors, and outcome of fungal peritonitis in CAPD Patients Experience in Turkey. C: Peritoneal Dıalysis Internatıonal 20 : (3); 338 – 340 May 2000 (2.3.3: 42 No’lu bildiri)
@@START_COMMENT bitti @@END_COMMENT@@START_COMMENT başladı @@END_COMMENT
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı
Tel: 0216 327 10 10 / 474
Faks: 0216 327 51 81
Email: mu_gulgenc@mynet.com
Akademik Kadro
Prof. Dr. Nazım Serdar Turhal, Bilim Dalı Başkanı
Doçent Dr. Perran Fulden Yumuk
Doçent Dr. Gül Atalay Başaran
Uzm. Dr. Faysal Dane
Yan Dal İhtisası
Uzm. Dr. Devrim Çabuk
Uzm. Dr. Mehmet Teomete
Genel Bilgiler
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı, İç Hastalıkları Ana Bilim Dalının en yeni bölümlerinden biridir. Her ne kadar kanser hastaları 1984 tarihinden beri bu bölümde tedavi almakta olsalar da gerçekte departman 1997 yılında kurulmuştur. Marmara Üniversitesi Hastanesi bünyesi içinde meme kanseri, akciğer kanseri, kolo-rektal kanser, mide ve özofagus kanseri, jinekolojik ve ürolojik kanserler başta olmak üzere tüm sistemlere ait kanser hastalığı olan hastalar polikliniğimizde ayaktan muayene ve tetkik edildikten sonra tedavileri ayaktan tedavi merkezi olan Gül Genç tedavi merkezinde verilmektedir. Bu modern tedavi merkezinde kanser hastaları haftanın 5 iş günü hizmet almaktadırlar. Bildiğimiz kadarıyla; Gül Genç tedavi merkezi şu ana kadar Türkiye’de İSO-9001-2000 kalite belgesi alan tek kemoterapi merkezidir. Bu ünitede toplam 8 onkoloji hemşiresi, bir psikolog kanser hastalarına çağdaş hizmet sunmaktadırlar.
Medikal Onkoloji bilim dalı hem tıp öğrencilerinin eğitimine hem de iç hastalıkların da asistanlık yapan Tıp’ta Uzmanlık Öğrencilerinin eğitimine katkıda bulunmaktadır.
Medikal Onkoloji Bilim Dalı Uluslararası, Ulusal, ve Bölgesel bir çok kanser araştırma grupları ile işbirliği içerisindedir. Bu kanser araştırma gruplarının başında Avrupa Kanser Birliği (EORTC), Balkan Onkoloji Birliği (BUON), Türk Onkoloji Grubu ve İstanbul Onkoloji Grubu gelmektedir. Bu kanser araştırma grupları ile beraber;meme kanseri, gastrointestinal kanserler, akciğer kanserleri, lenfoma ve destek tedavileri ile ilgili çok merkezli çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmaların daha sağlıklı takip edilebilmesi için bir “data manager” bulunmaktadır. Haftalık makale saatleri, onkoloji servis vizitleri, patoloji-onkoloji toplantıları, cerrahi tümör konseyi, toraks konseyi ve haftalık seminerlerin sunulması bilim dalının akademik aktiviteleri arasındadır.
Yan Dal İhtisası Eğitimi
Yan dal ihtisası toplam 3 yıl sürmektedir. Bu süre içinde yan dal asistanı kanser ile ilgili tüm konularda eğitim almaktadır. Bu kanser merkezinde tüm “solid” kanserler tedavi edilmektedir. Her cuma günü sabahı hafta boyunca poliklinikte görülen tüm hastaların teker teker tartışıldığı toplantı: gerek yan dal asistanı, gerek rotasyonda bulunan diğer asistan ve “intern”lerin eğitimine en fazla katkıda bulunan toplantıdır. Ayrıca yukarıda da belirtildiği gibi haftalık makale saatleri, haftalık seminerler, toraks konseyi, cerrahi konseyi ve onkoloji-patoloji konseyi asistan eğitiminin en önemli toplantılarıdır.
Bilim Dalımızın Araştırma Konuları
- Meme kanseri
- Akciğer kanseri
- Gastrointestinal kanserler
- Lenfoma
- Over Kanseri
- Kanser hastalarında yaşamkalitesi
@@START_COMMENT bitti @@END_COMMENT@@START_COMMENT başladı @@END_COMMENT
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı
Tel: 0216 327 69 99 Direkt hat – Santral 0216 327 10 10 dahili 369
Faks: 0216 327 69 99 / 0216 327 93 53
Akademik Kadro
Prof. Dr. R. Haner DİRESKENELİ, Bilim Dalı Başkanı
Doçent Dr. Şule YAVUZ
Doçent Dr. M. Pamir ATAGÜNDÜZ
Dr. Nevsun Arıtan, Romatoloji Uzmanı
Yan Dal İhtisası
Uzm. Dr. Sibel Z. AYDIN
Romatoloji Bilim Dalı Araştırma ve Tedavi Hemşiresi
Nagihan Temel
Romatoloji Bilim Dalı Sekreteri
Tunç Güleç
Genel Bilgiler
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı 1987 yılından beri faaliyet göstermektedir. Marmara Üniversitesi Hastanesi bünyesinde bulunan polikliniğimizde, Romatoid artrit, Sistemik Lupus Eritematozus, Ankilozan spondilit, Sistemik vaskülitler, Ailevi Akdeniz Ateşi ve Behçet hastalığı ağırlıklı olmak üzere iltihaplı ve iltihapsız romatizmal hastalıkların tedavisi ayaktan veya dahiliye servisimizde yatırılarak tetkik ve tedavi edilmektedir. Romatoid artrit ve Ankilozan spondilit tedavisinin önemli bir parçası olan anti-TNF ilaçlar ile tedavi ve hasta eğitimleri kliniğimiz bünyesinde romatoloji klinik araştırma hemşiresi ve doktorları tarafından gerçekleştirilmektedir.
Başlıca çalışma alanları Behçet Hastalığı, Romatoid artrit, Sistemik lupus eritematozus ve Ankilozan spondilit hastalıkları patogenezi ve tedavisidir. PCR, Flow Sitometri ve Elisa yöntemlerinin ağrılıklı olarak kullanıldığı çalışmalarımız Hematoloji-İmmunoloji laboratuvarında yürütülmekte ve yapılan çalışmalar TÜBİTAK, Marmara Üniv. Bilimsel Araştırmalar Fonu, Romatizma Araştırma ve Eğitim Derneği (RAED) tarafından desteklenmektedir.
Klinigimizde yine agirlikla romatoid artrit olmak üzere ankilozan spondilit, amiloidoz, lupus ve sedef romatizmasında yeni ilaclar ile SSYB onayli klinik ilaç çalışmaları yürütülmektedir. @@START_COMMENT bitti @@END_COMMENT
16.11.2007
Türkiye Nefroloji Derneği Felaket Koordinatörü Prof Dr Mehmet Şükrü Sever, depremlerde en büyük ikinci ölüm nedeninin böbrek yetmezliği olduğunu söyledi
Türkiye Nefroloji Derneği Felaket Koordinatörü Prof Dr Mehmet Şükrü Sever, depremlerde en büyük ikinci ölüm nedeninin böbrek yetmezliği olduğunu söyledi.
Sever, Antalya'da düzenlenen 24. Türkiye Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi'nde depremlerde meydana gelen böbrek yetmezliğine bağlı ölümlerin nedenlerini değerlendirdi.
Depremlerdeki ani ölümlerin enkaz altındaki insanın hayati organlarına isabet eden darbelerle gerçekleştiğini belirten Sever, "Depremlerdeki en büyük ikinci ölüm nedeni ise böbrek yetmezliğidir. Vücuttaki hayati öneme sahip olmayan kaslar, enkazda baskı altıda kaldığı zaman kas hücrelerindeki zarların geçirgenliği artar. Bu nedenle hücrelere çok fazla sıvı girmeye başlar. Bu da böbrek kanlanmasının bozulmasına yani böbreğe giden kanın azalmasına neden olur. Ezik kaslarda miyoglobin adı verilen özel madde
açığa çıkar. Bu madde böbreğin üstünde toksine neden olur. Böylece böbrek yetmezliği sorunu meydana gelir" dedi.
Marmara depreminde dünyanın en büyük böbrek felaketlerinden birinin yaşandığını kaydeden Sever, şöyle devam etti:
"Depremlerde böbrek yetmezliğinden kaynaklanan ölümler çok büyük bir oran oluşturuyor. Türkiye bir deprem coğrafyasında yer alıyor. Bizim yapacağımız en iyi şey olaylardan ders çıkarmaktır. Bu nedenle Marmara depreminde kurtarılan yaralılara yönelik yaptığımız çalışmada veri tabanı oluşturduk. Bu veri tabanı sayesinde önümüzdeki yıllarda muhtemel depremlerde böbrek yetmezliğine bağlı ölüm nedenlerini en aza indirmeyi amaçlıyoruz".
Bu tür hastalara hayatta kalmaları için mümkün olan en kısa zamanda erken teşhis konulmasının önemine değinen Sever, depremlerde enkaz altındaki yaralıların böbrek yetmezliğine bağlı ölümlerinin engellenmesi için vücudun görünen kısmından serum takılabildiğini vurguladı.
Etiketler:
Depremde Böbrek Yetmezliği İkinci Ölüm Nedeni haberini ->
Gerek canlı vericiden, gerekse kadavradan yapılan başarılı böbrek transplantasyonlarında diyaliz tedavilerinde olduğu gibi böbrek fonksiyonlarından bazıları değil, tamamı yerine getirilir. Buna ek olarak, hem tüm böbrek fonksiyonları yerine getirildiğinden, hem de hastalar için sürekli diyaliz işlemlerinin oluşturduğu fiziksel ve psikolojik zorluklar ortadan kalktığından dolayı yaşam kalitesi daha iyidir. İnsan dışında bir canlıdan transplantasyon şu anda mümkün olmamakla birlikte çalışmalar ümit vericidir, iyimser bir tahminle 2020 li yıllarda mümkün olabilir. Türk Nefroloji Derneğinin verilerine göre Türkiye’de bugüne kadar yaklaşık 4000 böbrek nakli yapılmıştır. 1998 yılında 382 böbrek nakli yapılmıştır ve ne yazık ki bunların yaklaşık 1/3’ü kadavra kaynaklıdır. Kadavra kaynaklı böbrek nakli oranı Batı ülkelerinde yaklaşık % 80’dir. Bunun nedeni ülkemizde organ bağışlarının henüz istenilen seviyeye ulaşamamasıdır.
Uygun böbrek seçimi:
Böbrek transplantasyonu yapılabilmesi için alıcı ile verici arasında ABO kan grubu sisteminde uyum olmalıdır; uyum kuralları kan naklindeki gibidir ( O grubu genel verici, AB grubu genel alıcı ); yani O kan grubu herkese böbrek verebilir, AB kan grubu herkesten böbrek alabilir. Rh sisteminin ise bir önemi yoktur; yani Rh negatif bir kişi Rh pozitif bir kişiden böbrek alabilir.
Alıcı ile verici arasında uyum aranan ikinci sistem, doku grubu olarak bilinen HLA sistemidir. HLA sistemi 6. kromozomun kısa kolu üzerinde yerleşmiş doku uygunluk antijenlerini içerir. HLA bölgesindeki antijenler 1. sınıf ( A,B,C ) ve 2. sınıf ( D,DR,DP,DQ ) olmak üzere ikiye ayrılır. Böbrek transplantasyonunda önemli olan A, B ve DR antijenleridir ve her insanda ikişer tane bulunur. Böbrek transplantasyonunda en iyi sonuç doku uygunluk antijenlerinde tam uyum olduğu durumlarda alınmaktadır; vericide alıcıda olmayan DR, B, A antijenleri arttıkça alıcının böbreği reddetme olasılığı artmaktadır.
Bazı durumlarda böbrek transplantasyonu yapılması sakıncalıdır.
Böbrek transplantasyonun sakıncalı olduğu durumlar:
- İleri veya tedavi edilmemiş kanser,
- Aktif bulaşıcı hastalık varlığı,
- İleri karaciğer hastalıkları,
- Ciddi kalp hastalıkları,
- İdrarın akımına engel bir hastalığın varlığı,
- Aktif mide ülseri,
- Tedaviye uyumsuzluk,
- Tedavi edilemeyen ağır akıl hastalığı.
Böbrek Nakli
Gerekli hazırlıklardan sonra vericiden alınan böbrek koruyucu sıvıdaki işlemi takiben alıcının sağ veya sol kasığına ( iliak fossa ) yerleştirilir. Günümüzde böbrek nakli cerrahisinde büyük ilerlemeler sağlanmış ve işlem, sıradan bir ameliyat haline gelmiştir. Türkiye’de bugüne kadar yaklaşık 4000 böbrek nakli ameliyatı gerçekleştirilmiştir.
Böbrek naklinden sonra hastanın yeni takılan böbreği reddetmemesi için bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar kullanılır. Bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar modern tıbbın en popüler konularından birisidir. Günümüzdeki ilaçlar hastaların önemli bir kısmında başarılı böbrek nakline olanak vermektedir. Geliştirilecek yeni ilaçlarla hayvanlardan organ nakli mümkün olabilir veya genetik bilimindeki gelişmeler yapay organ üretmeye yol açabilir.
Canlı Vericiler
Canlı vericilerin yakın akraba olması tercih edilir. Yakın akrabalarda (kardeş, anne, baba, çocuk) uyumlu böbrek olma olasılığı daha fazladır. Akraba olmayan kişilerde uyumlu böbrek olma olasılığı çok düşüktür. 18 yaşından küçükler böbrek vericisi olarak kullanılamazlar. Bir insanın böbrek vericisi olması için gönüllü olması lazımdır, hiç kimseden zorla organı alınamaz. Uygun verici olduğu saptanan kişi çok ayrıntılı bir inceleme döneminden geçer ve böbrek vermesinin kendisinde bir sorun oluşturup oluşturmayacağı araştırılır. Zaten bir insanı iyileştireyim derken diğerini hasta etmenin bir mantığı da yoktur.
Canlı vericide ameliyattan sonra olabilecek sorunlar
Vericide oluşabilecek sorunlar anestezi ve ameliyatla ilgili erken dönemde ortaya çıkan sorunlardır. Ancak tıptaki gelişmeler bu sorunları büyük oranda azaltmıştır. Uzun dönemde ise tek böbrekli olmanın önemli bir zararı yoktur. Toplumda yaklaşık 1000 kişinin bir tanesinde tek böbrek olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenlerle insanın bir yakınına böbrek vermekten kaçınmaması gerekir.
Kadavra Vericiler
Beyin ölümü gerçekleşmiş hastalar böbrek, kalp, karaciğer gibi organlarını bağışlayarak başka hastalara hayat verebilirler. Ülkemizde organ bağışları henüz istenilen seviyeye ulaşamamıştır. Beyin ölümü gerçekleşmiş hastalarda adından da anlaşılabileceği gibi beyin fonksiyonları tamamen ve geri dönmeyecek biçimde kaybolmuştur. Yani bu kişilerin bilinci yerinde değildir ve ancak solunum makinesi desteği ile yaşamlarının sürmesi mümkündür. Kişilerin ben gerçekten ölmeden organlarımı alırlar korkusu yersizdir çünkü beyin ölümüne karar verecek ekip ile organ naklini yapacak ekip ayrı doktorlardan oluşur.
Hastaliklar
|
2006-Aug-22 - Böbrek Nakli
Böbrek Nakli
--------------------------------------------------------------------------------
Böbrek Nakli;
1. Canlı vericiden (Yakın ve uzak akraba, eş)
2. 2. Kadavradan
olmak üzere iki kaynaktan yapılır.
Transplantasyon sonrası böbrek fonksiyonlarının hemen yerine gelmesi nedeniyle tüm fizik ve psikolojik bozukluklar düzelir. Ancak, takılan böbreğin vücutca reddi (Rejeksiyon) gibi ciddi bir sorunu da vardır.
Gerekli şartlara uyulmazsa rejeksiyon, transplante böbrek için her zaman bir tehlikedir.
Genel Bilgiler
Aralarında kan bağı olanlarda yapılan böbrek nakli çok kez alıcıda iyi uyum gösterir. Alıcı ve vericinin çok iyi incelenmesi bu başarıyı artırmaktadır. Bu nedenle canlıdan yapılan nakillerin başarı oranı daha fazladır. Son yıllarda tedaviye eklenen yeni ilaçlar kadavradan yapılan nakillerin de başarı oranını artırmıştır. İlaç tedavisi ile düşmeyen tansiyon, iltihap kaynağı olan böbrekler varsa bunlar transplantasyondan 3 4 hafta önce ameliyatla çıkarılır.
BÖBREK TRANSPLANTASYONU
Son evre böbrek yetmezliğinin en uygun tedavi şekli böbrek transplantasyonudur.
Böbrek transplantasyonunda iki organ kaynağı vardır.
1. Canlı verici
2- Kadavra
Canlı Vericiler
1. Derecede akrabalar (Anne, baba, kardeş ve çocuklar)
2. 2. Derecede akrabalar (Hala, amca, dayı, teyze) ve akraba olmayan uygun vericiler (B5 gibi) dir
Kadavra Verici : Beyin ölümü olan sistemik bir enfeksiyon ve kanser vb. olmayan kişilerdir
Kadavra ve canlı vericilerde A-B-0 kan grubu uyumu ve doku ila negatif crossmatch (Rh Faktörü önemli değildir) uyumu gerekir.
Canlı vericilerde, 1 ve 2 antigen uyumsuzluğu (Mismatch) varsa vericiler kabul edilebilir.
Kadavrada ise HLA B ve DR den birer antigen uyumu ile negatif Crossmatch yeterli uyum sayılır.
Transplantasyon öncesi alıcı ve vericilerin tüm tetkikleri tamamlanıp, böbrek transplantasyonunun yapılmasına karar verildiğinde alıcı ve verici hastaneye yatırılır Ameliyattan üç gün önce alıcının bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlara başlanır ve hasta izole edilir. (Tek başına bir odaya alınır)
Ameliyatta, böbrek, hastanın kasık bölgesine takılır.
(Arter, atardamar, Ven-toplardamar) bağlantıları bölgedeki damarlara yapılır, Üreter denen idrar kan ağızlaştırılır
Ameliyat sonrası tüm yaşam süresince devam edecek bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlarla tedavi devam eder. Hasta ameliyat sonrası 2-3 hafta hastanede yatar, taburcu edildikten sonra periyodik kontrollere gelir.
BÖBREK NAKLİ YAPILAN HASTALAR İÇİN ACİL SORUNLAR KLAVUZU
Böbrek nakli olduğunuz üniteyi günün her saatinde arayabilirsiniz. Transplant koordinatörü size yapmanız gereken her şeyi açıklayacaktır.
r
1. Ateşiniz yükselirse
2. İlaçlarınızı karıştırır ve dozlarını unutursanız
3. Kısa zamanda aşırı kilo alırsanız (Her gün tartılmanız gereklidir. Bu vücudunuzda aşırı sıvı biriktiğini, idrarla atamadığınızı gösterir)
4. Tansiyonunuz aşırı yükselirse (150/90 ı geçerse)
5. Nefes almada zorluk, sıkışma hissi, kanlı köpüklü balgam, karın ağrısı, kusma, ishal, kanlı idrar ve idrar miktarında Azalma olması durumunda derhal ameliyat olduğunuz kliniği arayınız
Böbrekler ve Görevleri
İnsan vücudunda, normalde, bel kemiğinin sağ ve solunda yer alan iki böbrek vardır. Her bir böbrek yaklaşık 12 cm uzunluğunda ve 150 gr. ağırlığındadır. Bu organlar mikroskop ile incelenince nefron adı verilen süzme ünitelerinin varlığı saptanır. Her böbrekte yaklaşık bir milyon tane nefron bulunur; bu küçük yapılar kendilerine gelen kanı devamlı süzerek idrarı meydana getirirler. Oluşan idrar, önce böbreklerin iç ve orta kısmında bulunan havuzcukta (pelvis) birikir, daha sonra üreter adı verilen iki boru aracılığıyla mesaneye taşınır. Mesane dolduğunda idrar yapma isteği uyanır. Böylece idrar dışarı atılır.
Böbreklerin en önemli gerevi, kanı zararlı atıklardan temizlemek, vücudun su ve tuz dengesini düzenleyerek, tüm organ ve sistemlerin belli bir uyum içinde çalışmasını sağlamaktır.
Söz konusu görevler tam olarak yapılamazsa, vücutta zararlı maddeler, su ve değişik yapıda tuzlar birikir ve kimyasal denge bozulur. Bu durumda, başta kalp ve beyin olmak üzere tüm diğer organlar görevlerini yerine getiremez hale gelir.
İnsan vücudunda, normalde iki böbrek bulunur, ancak sağlıklı olan ve yeterli çalışan tek bir böbrek de vücudun tüm gereksinimlerini rahatlıkla karşılayabilir.
Böbreklerin, ayrıca hormon yapmakla ilgili görevleri vardır. Salgıladıkları değişik yapıda hormonlar, kan yapımı, kemik gelişmesi ve tansiyonun belirli düzeyde tutulmasına yardımcı olur. Böbrek yetersizliği durumunda bu hormonların salgılanmasında düzensizlik olduğu için daha önce sözünü ettiğimiz bozukluklara ek olarak kansızlık, kemik hastalıkları ve tansiyon ayarsızlıkları da ortaya çıkar.
Başa dön
--------------------------------------------------------------------------------
Son Dönem Böbrek Yetersizliği, Nedenleri, Tedavi Seçenekleri
Böbreklerin, görevlerini dönüşümsüz biçimde yitirmeleri ile ortaya çıkan hastalık tablosuna son dönem yetersizliği ya da kısaca üreme denir. Bu hastalıkta su ve tuz dengesi bozulur, vücutta zararlı maddeler birikir ve önceki bölümde sözünü ettiğimiz diğer bozukluklar ortaya çıkar. Sonuçta, vücudun tüm organ ve sistemlerini ilgilendiren şikayet ve bulgular belirir.
Üremik hastalarda görülen başlıca belirtiler şunlardır:
Halsizlik, solukluk, iştahsızlık, ağızda kötü koku, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, tansiyon yüksekliği, nefes darlığı, yorulma ve istirahatle ortaya çıkan göğüs ağrıları, öksürük, balgam, inatçı kaşıntı, sık olarak ateşli hastalıklara yakalanma, psikolojik bozukluklar, şuur bulanıklığı, sara (epilepsi)'ye benzer nöbetler ve üremik koma.
Hastalık uygun şekilde tedavi edilmezse ölüm kaçınılmazdır.
Böbrek yetersizliğine neden olan hastalıklar içinde en sık rastlanılanı 'glomerulonefrit' adı verilen özel tipte iltihaplardır. Doğumsal bazı böbrek hastalıkları, şeker hastalığı ve yüksek tansiyonun böbreğe yaptığı zararlar, böbrek taşları ve idrar akımındaki engele bağlı olarak gelişen iltihabi hastalıklar, bazı ilaç ve zehirli maddelerin yaptığı yıkım da son dönem böbrek yetersizliğine yol açabilir. Bu hastalıkların bazıları erken dönemde fark edilirse tedavi edilerek böbrek yetersizliği önlenebilir veya geciktirilebilir, diğer bir bölümü ise sinsi olarak seyreder ve ancak son dönem böbrek yetersizliği aşamasına gelindiğinde şikayetler belirir ve hasta hekime başvurur.
Üremin ortaya çıkış nedeni ne olursa olsun, bu dönemdeki hastalar için,
başlıca 3 tedavi seçeneği vardır:
1. Sürekli, düzenli hemodiyaliz
2. Sürekli periton diyalizi
3. Canlı ve kadavra donörlerden (vericilerden) yapılan böbrek transplantasyonu
Hemodiyaliz tedavisinde, hastanın belirli günlerde hemodiyaliz makinesine girmesi, periton diyalizinde ise kendisinin veya bir yakınının periton diyalizi (hastanın karın boşluğuna özel sıvıların verilip geri alınması) işlemini uygulaması gerekmektedir. Ancak uygulanan bu tedavi metodları kısmen de olsa hareket serbestisini kısıtlar ve psikolojik sorunlar doğurabilir. Ayrıca diyaliz tedavilerinde böbreğin sadece süzme fonksiyonları yerine getirilir, hormonlar fonksiyonlar eksik kalır.
Başarılı böbrek transplantasyonlarında sonra ise diyaliz tedavisini gereksinim kalmaz, hasta bağımsız bir hale gelir. Diyet ve sıvı kısıtlamaları ortadan kalkar. Sağlıklı bir böbreğin tüm fonksiyonları yerine getirildiği için fiziksel ve psikolojik olarak da birey kendini daha iyi hisseder. Ancak bu tedavi şeklinin de bazı riskleri vardır.
Böbrek nakli yapılan hastalara, yeni böbreğin vücut tarafından reddedilmesini önlemek amacıyla, sürekli olarak iki veya üç ilacın birlikte kullanıldığı tedavi programları uygulanmaktadır. Bu ilaçlar, nakledilen böbreğin reddini önlemekle beraber, vücut direncini de azaltır ve iki önemli yan etkiye neden olur:
1. Her türlü iltihabi hastalığa karşı vücudun savunması azalır.
2. Tümör oluşumu riski normal insanlara göre biraz daha artar.
Böbrek naklinin ve reddi önlemek için uygulanan tedavilerin, anlatılanların dışında başka yan etkileri de vardır, ancak bunlar fazla önemli değildir ve kolaylıkla kontrol altına alınabilir.
Başa dön
--------------------------------------------------------------------------------
Böbrek Transplantasyonu Genel Bilgiler
Böbrek transplantasyonu canıl veya kadavra donörlerden yapılır. Aralarında kan bağı olan akrabalardan alınan böbrekler genellikle hastanın vücudu ile daha iyi uyum gösterir. Bu tür canlı vericilerden yapılan ameliyatlarda hasta ve böbrek donörü önceden ayrıntılı olarak hazırlanır ve en uygun şartlar oluştuğunda transplantasyon gerçekleştirilir. Onun için, canlı vericilerden yapılan transplantasyonun başırı şansı daha fazla, ameliyat riski daha azdır. Bununla beraber kadavra böbreği bekleyen hastaların transplantasyon ünitesine başvurmaları sırasında tüm incelemelerinin ayrıntılı biçimde yapılması ve yeni ilaçların uygulama alanına girmesiyle kadavra donörlerden yapılan transplantasyonların da başarı şansı canlı donörlerden yapılanlara yaklaşmıştır.
Ameliyat sırasında nakledilen böbrek kasığın hemen üzerine, sağ veya sol tarafa yerleştirilir. Bu böbreğin atardamarı karın alt kısmında bulunan büyük bir atardamara, toplardamarı da yine karnın bu kısmında bulunan büyük bir toplardamara dikilir. İdrar borusu ise mesaneye ağızlaştırılır.
Uygun şartlarda tüm bu ameliyat 2-4 saat kadar sürer. Her ameliyatın kendine göre riski olduğu gibi böbrek nakli ameliyatının da riski vardır. Fakat gelişen yeni teknikler sayesinde ameliyat sırasında ölüm oranı %1'in altına inmiştir.
Ameliyat sonrasında, genellikle canlı vericilerden alınan böbrekler hemen çalışmaya başlar ve bir daha diyalize girme gereksinimi kalmaz.
Kadavra vericilerden yapılan transplantasyonlardan sonra ise, yeni böbreğin çalışmaya başlaması bazen 2-3 hafta kadar gecikebilir. Bu süre içinde destekleyici diyaliz tedavileri uygulanır, böbrek yeterli olarak çalışmaya başladığında ise diyaliz tedavisine son verilir.
Ameliyattan sonra hastanede kalma süresi her şeyin normal geliştiği ve sürdüğü koşullarda, ortalama 2-4 hafta kadardır.
Başa dön
--------------------------------------------------------------------------------
Böbrek Vericileri (Donörleri) İçin Bilgiler
Sevdiğimiz birine iyilik yapmak, yardım edebilmek her zaman için güzel bir duygudur. Üstelik kende vücudunuzdan bir organı bağışlayarak sevilen yakının iyi bir yaşam sürmesini sağlamanın mutluluğu hiçbir şeyle kıyaslanamaz.
Bu güzel duygulara rağmen, böbreklerinizden birini bağışlamak ilk anda sizi tedirgen edebilir ve ileri dönemde kendi sağlığınızı nasıl etkileyeceği yönünden endişelere kapılmanıza neden olabilir. Unutmayınız: her iki böbreğin de sağlıklı olduğu durumda tek bir böbrek sizi ömür boyu sağlıklı bir şekilde yaşatabilir.
unutmayınız: her iki böbreğin de sağlıklı olduğu durumda tek bir böbrek sizi ömür boyu sağlıklı bir şekilde yaşatabilir.
Böbrek bağışına karar verdiğinizde öncelikle sizin sağlığınızın zarar görmemesi için çok ayrıntılı incelemeler yapılacak, ancak daha sonra organ bağışını kabul edilecektir. Bunun in-celemeler sırasında en küçük bir tereddüt oluşursa, durum size ve hastanıza bildirilerek başka bir donör aranması yoluna gidilecektir.
Kısaca, eğer hekiminiz organ bağışlamanızda sakınca görmüyorsa bir böbreğinizi gönül rahatlığıyla hastanıza verebilirsiniz. Bu durum sizin normal yaşam sürenizde hiç bir değişiklik yapmayacaktır.
Böbreğinizi bağışlamanız için herhangi bir üst yaşıt sınırı yoktur. 65 yaş üzerinde genelde tüm organlar ile beraber böbrekler de yaşlanır ve kısmi fonksiyon bozuklukları daha sık görülür. Yine de çoğu kez bu yaşın üzerindeki kimselerin de böbrekleri de tamamen sağlıklı bulunarak organ bağışlamalarına izin verilir.
18 yaşından küçük bireylerin canlı böbrek vericisi olmaları tıbben mümkündür. Ancak toplumsal değer yargılarını da göz önünde tutarak, bu yaşın altındaki bireylerin organ bağışını kabul etmemek daha doğrudur.
Yapılacak incelemeler sonucunda, o an için böbrek fonksiyonlarınız yeterli bulunsa bile, daha önceden ciddi bir böbrek hastalığı geçirmiş olmanız, tansiyonunuzun yüksek olması, şeker hastalığı saptaması durumunda uygun bir donön olmadığınız size bildirilecektir. Hastanızı böbrek yetersizliğine götüren neder ailevi özellik taşıyorsa en az 30 yaşında olmanız ve yapılacak incelemeler sonucunda bu böbrek hastalığına ait hiçbir belirtinin sizde saptanmaması gereklidir.
Böbrek nakli yapılabilmesi için alıcı verici arasında, öncelikle kan gruplarının uyumlu olması şartı aranır. Kan grupları başlıca O,A,B, ve AB olarak dörde ayrılır. O kan grubunda olan bir şahıs her tip kan grubuna (O, A, B ve AB) organlarını bağışlayabilir. AB kan grubundan olan bir hasta ise her dört kan gruplu vericiden organ alabilir.
Rh kan grubu tipi organ nakli sırasında önem taşımaz
A ve B gruplu bireyler kendi gruplarından kan taşıyan bireylere organ verebilirler veya onlardan organ alabilirler.
Bu durum aşağıda özetlenmiştir.
KAN GRUBU HANGİ KAN
GRUBUNDAN ALABİLİR HANGİ KAN GRUBUNA
BAĞIŞLAYABİLİR
O O O - A - B - AB
A A - 0 A - AB
B B - 0 B - AB
AB O - A - B - AB AB
Transplantasyonlarında kan grubu dışında, ayrıca organları oluşturan hücre ve dokular arasında da iyi bir uyum olması şarttır. Doku uygunluğu testleri bireyin vücudundaki doku ve organları yapı olarak bir diğer bireyin doku ve organlarına benzer olup olmadığı araştırır. İki bireyin dokuları birbirine ne kadar benziyorsa nakledilen organın hastanın vücudu tarafından reddedilmesi olasılığı da o kadar azdır. Tek yumurta (birbirinin tıpatıp aynı olan) ikizlerin arasında yapılan organ nakillerinde red söz konusu değildir. Genellikle anne ve babaların dokuları, çocukları ile kısmi bir uyum gösterir. Kardeşler arasında ise; tam uyum, veya orta derecede uyum gözlenebilir, bazen de tam bir uyumsuzluk ile karşılaşılabilir.
Başa dön
--------------------------------------------------------------------------------
Organ Bağışından Önce Vericilerde (Donörlerde) Yapılan İncelemeler
1.Fizik Muayene: Yalnızca böbrekleriniz değil, tüm organ ve sistemleriniz ayrıntılı bir muayene ile gözden geçirilecektir. Bu muayene sırasında herhangi bir hastalık saptandığında mümkünse tedavi edilecekseniz, ancak daha sonra organ bağışlamanız gündeme gelecektir.
2. İdrar İncelemesi ve Böbrek Fonksiyon Testleri: Böbreklerinizin kesinlikle sağlıklı olduğundan emin olmak için, başvurunuzun ilk günlerinde arka arkaya pek çok kez idrar incelemeleri ve böbrek fonksiyonu testleri yapılacaktır. Böbreklerinizin görevinde herhangi bir aksama varsa, sağlığınızı tehlikeye atmamak için, organ bağışında bulunmamamız önerilecektir.
3. Kan İncelemeleri: Yapılacak çeşitli kan tahlillerinin normal bulunması; sağlıklı olduğunuz, organ bağışında bulunabileceğiniz ve bu nedenle ileride daha az sorunlu karşılaşabileceğinizi belirtmesi açısından önemlidir.
4. Bakteriyolojik İncelemeler: Bulaşıcı bir hastalığınız varsa, bu hastalığa neden olan mikroplar, böbrek nakli sırasında alıcıya da geçerek ameliyat sonrasında sorunlara yol açabilir. Bu nedenle idrar ve boğaz kültürleri yanında, değişik kan tahlilleri de yapılarak bulaşıcı bir hastalığınızın olmadığından emin olunmalıdır. Bu tür bir hastalık saptandığında, tedaviye başlanacak ve sağlığınızı tekrar kazandığınızda organ bağışınız kabul edilacektir.
5. Radyolojik İncelemeler
Göğüs Filmleri: Akciğerinizde herhangi bir hastalığın varlığını ortaya koymak için çekilir.
Böbrek Filmleri: Damardan özel bir ilaç verilecek çekilen bu filmler, böbreklerinizin yapısını, normalin dışında bir durumun olup olmadığını gösterir ve hangi böbreğin alınacağı konusunda hekiminizi bilgilendirir.
Anjiografi: Kasıktan sokulan ince bir boru yardımı ile, böbrek damarlarını görebilmek için çekilen bir filmdir. Bu film de alınacak böbrek ve ameliyatın yönlendirilmesi konusunda hekime yardımcı olur.
6. Diğer İncelemeler: Sağlığınızı genel anlamda gözden geçirmek ve ameliyat esnasında herhangi bir sorunla karşılaşmamanızı sağlamak için bu sıraladığımız incelemeler yanında elektrokardiografi, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi veya gerektiğinde daha başka özel inceleme ve testler de yapılabilir.
Sayılan tam bu incelemelerin normal sınırlar içinde bulunması ve doku gruplarınız arasında yeterli uyumun saptanması halinde organ bağışınız kabul edilecektir.
Başa dön
--------------------------------------------------------------------------------
Transplantasyon Adayı Hastalar İçin Bilgiler
Böbrek nakli yapılacak hastalar için kesin bir üst yaş sınırı yoktur. Ancak 65 yaşın üzerindeki hastalarda ameliyat sonrası sorunlar daha sıklıkla geliştiği için, bu hastalara diyaliz tedavisine devam etmelerini önermek daha yerindedir.
Transplantasyondan sonra takılan böbreğin reddini önlemek için verilecek ilaçlar vücut direncinizi ve savunmasını azaltacaktır. Bu nedenle yakın zamanda geçirilmiş bulaşıcı bir hastalık söz konusu ise bu hastalık tamamen iyileşene kadar ameliyat olmanız sakıncalıdır.
Kanser olan kişilere de böbrek nakli yapılabilir. Ancak bunun için önceden yeterli bir tedavi uygulanmış olması ve en azından 1 yıl süre ile hastalığın tekrarlanmadığını saptanması gereklidir.
Böbrek yetersizliğine yol açan bir kısım hastalıklarda takılan böbrekte de aynı hastalık nüksedebilir. Bu nedenle bazı diyaliz hastalarında transplantasyon bir süre için geciktirilir.
Yakın zamanda kalp krizi veya kısmi felç geçirilmiş olması da ameliyatın ertelenmesini gerektirir. Söz konusu hastalıkların yeterince tedavi edilmesinden sonra böbrek nakli tekrar gündeme gelebilir.
Önemli olan bir başka konu da, transplantasyonun maddi giderleridir. Bu tedavi şeklinde, ameliyat sonrasında böbreğin reddini önlemek için yaşam boyunca özel ilaçlar uygulanır. Bu ilaçların bir kısmı yurt dışından getirilmektedir ve oldukça pahalıdır.
Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu'na bağlı ya da devlet memuru olan hastaların tedavi ve ilaç giderlerini ilgili kurumlar karşılamaktadır.
Ancak sosyal güvencesi olmayan hastaların oldukça yüklü olan tedavi ve ilaç giderlerini karşılamaları zordur. Bu yüzden hastaların sağlık güvencesine kavuşmaları mutlaka gereklidir.
Başa dön
--------------------------------------------------------------------------------
Transplantasyondan Önce Hastalara Yapılan İncelemeler
1. Fizik Muayene: Böbrek transplantasyonuna aday olabilmeniz için önce hekiminiz sizi ayrıntılı olarak muayene edecektir. Genel bir muayenenin yanı sıra; kulak burun boğaz, diş ve kadın hastalar için, jinekolojik muayene de gereklidir. Sayılan muayenelerde herhangi bir sorun ortaya çıkarsa önceden bunların tedavi edilmesi, ameliyat sonrasında oluşabilecek önemli sorunları önleyecektir.
2. Kan İncelemeleri: Diyaliz tedavinizin yeterliliği, karaciğer fonksiyonları, kan sayımı, vücudunuzda sarılık ya da başka bulaşıcı hastalıklara yol açabilen virüslerin varlığı hakkında hekiminize bilgi verecektir.
3. Bakteriyolojik İncelemeler: Ameliyattan sonra ve reddi önlemeye yönelik tedavilerin vücut direncinizi azaltabileceği daha önce belirtilmişti. Yapılan bakteriyolojik incelemer, olası bir infeksiyon kaynağını bulmaya yöneliktir. Alınan kültürlerde mikrop üremesi halinde gerekli tedaviler yapılır ve ancak vücudunuz infeksiyondan arındırıldıktan sonra transplantasyon yapılmasına izin verilir.
4. Radyolojik İncelemeler:
Göğüs Filmi: Kalbinizin görünümü, akciğerlerinizde herhangi bir hastalık bulunup bulunmadığını kontrol etmek açısından gereklidir.
Mide Filmi: Midede herhangi bir rahatsızlığın varlığını saptamak ve gerektiğinde transplantasyon öncesinde tedavi edebilmek için önemlidir. Çünkü ameliyat sonrasında uygulanan ilaçlardan bazıları mideye zarar verebilir ve var olan bir ülserin kanamasına neden olabilir.
Mesane Filmi: Bazı hastalarda idrar yaparken, mesaneden idrar borularına ve böbreğe doğru bir taşma ortaya çıkabilir. Bu durum idrar yolu iltihabına yol açabilir. Onun için hastalara idrar sondası takılarak çekilen filmler ameliyat öncesi değerlendirmede önem taşır ve bazen hastanın kendi böbreklerinin çıkarılmasını gündeme getirebilir.
Anlatılanlar dışında, genel sağlık durumunu kontrol etmek için EKG, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi gibi başka testler de gerekebilir. Bu tür incelemeler söz konusu olduğunda hekiminiz size daha ayrıntılı bilgi verecektir.
Başa dön
--------------------------------------------------------------------------------
Transplantasyon Öncesinde Hastaların Dikkat Etmesi Gereken Notlar
1. Beslenme: Diyaliz tedavisi döneminde de beslenme çok önem taşır. Ancak transplantasyon sonrasında, özellikle ilk aylarda, yüksek dozlarda kullanılan ilaçların vücudunuz üzerindeki olumsuz etkilerini önleyebilmek için ameliyattan önce yiyeceklerine daha fazla önem göstermeniz gerekecektir. Bu dönemde et, süt, yumurta, peynir gibi hayvansal gıdaların alımı ön planda tutulmalıdır.
2. Diş Bakımı: Çürük dişler veya diş etlerindeki iltihabi hastalıklar transplantasyon sonrasında bazen önemli sorunlara yol açabilir. Bunu önleyebilmek için 3-6 ay gibi aralıklarla diş hekimine gitmeniz ve gereken tedavileri yaptırmanız yararlıdır. Diş çürümelerini önlemek için dişlerinizi düzenli bir şekilde fırçalamaya önem göstermelisiniz.
3. İnfeksiyon Hastalıklarından Korunma: Transplantasyon sonrası dönemde uygulanacak tedaviler infeksiyon hastalıklarının daha ciddi seyretmesine neden olabilir. Bu nedenle ameliyat öncesinde herhangi bir bulaşmayı önlemek için ateşli ve bulaşıcı hastalığı olan bireyler ile aynı ortamda bulunmamaya dikkat ediniz.
Ailede bulaşıcı hastalığı olan bir kimse varsa, kişisel eşyalarınızı (tabak, çatal, havlu, jilet vb.) ayırınız. Transplantasyon öncesinde böyle bir hastalık ortaya çıkarsa ameliyatınızın ertelenmesi gerekebilir.
4. Kadavra Transplantasyon Hazırlık Polikliniği Kontrolleri: Polikliniğe ilk kez başvurduğunuzda kadavra böbreği bekleme listesine yazılacak ve bundan sonra belli aralıklarla kontrollere gelmeniz gerekecektir. Her gelişinizde bir sonraki kontrol için randevu alınız. Sizce önemsiz bile olsa her türlü yakınmanızı poliklinikte kontrolünüzü yapan hekime, ya da diyaliz hekiminize mutlaka bildiriniz.
5. Doku Grubu Tayini Laboratuarındaki Kan Kontrolleri: Kadavra böbreği bekleme listesindeki hastalar belli aralıklar ile transplantasyon ünitesine çağırılacaktır. Yapılacak incelemelerde hastaların kanlarında organ reddine yol açabilecek özel maddeler gelişip gelişmediği kontrol edilecektir. Çağırıldığınız tarihte mutlaka kontrole gelerek kan testlerinizi yaptırınız.
Başa dön
--------------------------------------------------------------------------------
Transplantasyonla İlgili Soru ve Yanıtlar
S.1. Canlı veya kadavra vericilerden transplantasyon yapılacak adayların hazırlıkları arasında bir fark var mıdır?
C.1. Hayır. Kadavra böbreği bekleme listesindeki adaylar da tıpkı canlı vericiden transplantasyon yapılacak adaylar gibi incelenir. Ancak bir kadavra böbreği bulunma olasılığının zamanı belli olmadığı için, süre geçtikçe önceden yapılmış muayene ve bazı laboratuar incelemelerinde değişiklikler olabilir. Bu nedenle kadavra böbreği bekleme listesindeki hastaların belli aralıklarla, muayene ve laboratuar incelemeleri yineletmeleri gereklidir. Kısaca; kadavra böbreği bekleyen hastalar ameliyata her an hazır durumda olmalıdır.
S.2. Transplantasyon adayı hastaların kendi böbreklerine her hangi bir müdahale yapılır mı?
C.2. Genellikle hastaların kendi böbretlerine dokunulmaz. Ancak, inatçı hipertansiyon, böbreklerde tedaviye dirençli infeksiyon, idrarın mesaneden böbreğe taşması, çok büyük kistik böbrekler söz konusu ise hastalıklı böbrekler çıkarılır. Bu ameliyat bazı merkezlerde transplantasyondan önce yapılır ve 3-4 hafta sonra yeni böbrek takılır. bazı merkezlerde ise böbrek nakli ameliyatı yapılırken aynı anda hastanın kendi böbrekleri de çıkarılır. Yalnız her iki ameliyatın aynı seansta yapılması oldukça uzun sürer ve biraz daha risklidir.
S.3. Kadavra böbrek listesine kayıtlı hastalar için bekleme süresi ne kadardır?
C.3. Ülkemizde bugün için kesin bir süre belirtmek mümkün değildir. Listeye çok yeni giren bir hasta, uygun tipte böbrek çıkması ile kısa zamanda transplantasyon şansına kavuşabileceği gibi bazen de uygun bir böbrek çıkmadığı için uzun süre beklenebilir. Olanaklar elverdiğince, uygun böbrek çıktığında daha uzun süre beklemiş olan hastaya öncelik tanınır.
Halkımızın bilinçlenerek daha fazla organ bağışında bulunması bekleme süresini kısaltacaktır.
S.4. Kadavra böbrek bulunduğunda hastalara nasıl haber verilir?
C.4. Transplantasyon ünitesinde bilgisayarda kadavra böbreği bekleyen tüm hastaların telefon numaraları kayıtlıdır. Uygun bir kadavra böbreği çıktığında günün herhangi bir saatinde size telefonla haber verilerek, transplantasyon ünitesine gelmeniz istenecektir. Size daha kolay ve kısa sürede haber verebilmemiz için, varsa, birden fazla telefon numaranızı ve yakınlarınızın da telefon numaralarını bildirmeniz faydalıdır. Telefon numaranızda bir değişiklik olduğunda bunu hemen üniteye bildirmelisiniz.
S.5. Böbrek bulunduğu haberi ile transplantasyon ünitesine çağrılmanız mutlaka böbreğin size takılacağı anlamına mı gelir?
C.5. Hayır. Bir kadavrada elde edilen iki böbrek için yaklaşık 10 hasta üniteye çağrılmaktadır. Burada, hemen yapılan fizik mualene ve acil laboratuar incelemeleri sonucunda, ünite hekimlerinden oluşan bir kurul tarafından karar verilmekte ve durumu en uygun olan 2 hastaya böbrek takılmaktadır. Böbrek takılmayanlara ise bunun nedenleri açıklanır ve hastalar evlerine gönderilir.
S.6. Kadavra böbrek, transplantasyon için haber verildiğinde neler yapılmalıdır?
C.6. Öncelikle bu saaten itibaren hiçbir şey yenilmemeli ve içilmemelidir. Bekleme listesindeki bir hastanın küçük bir çantada, kişisel eşyaları (pijama, terlik gibi) her an hazır olmalıdır. Özellikle şehir dışından gelecek hastaların telaşa kapılmamaları ve hazırlanmak için vakit kaybetmemeleri önemlidir. Çağrıldığınızda yanınıza eşyaları da alarak en hızlı ulaşam aracı ile, uzak bir şehirde oturmaktaysanız mümkünse uçakla, üniteye gelmelisiniz.
S.7. Kadavra böbreğin size takılmasına karar verildiğinde ne tür işlemler yapılacaktır?
C.7. Bu karardan sonra, artık hastanede kalacaksınız. O gün diyalize girmediyseniz, acil olarak hemodiyalize alınacak ve bitiminde transplantasyon öncesi ilaç uygulamalarından sonra böbrek nakli ameliyatına alınacaksınız.
ARTIK YENİ BÖBREĞİNİZ TAKILACAK VE
SİZİN İÇİN YENİ BİR YAŞAM DÖNEMİ BAŞLAYACAKTIR
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 18 ziyaretçi (48 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|